27 Ağustos 2012

Kocacim evine geri don!



J. ile ayri kalisimizin 5. gununu doldururken aslinda evliligin o kadar da kotu birsey olamayabilecegini dusunmeye basladim. J.'nin yoklugu, mesela, kendisini daha da fazla hissettirmeye basladi. Copler koktu! Ne yapacagim simdi ben? Koca bilmem kac litrelik pis cop posetini asagiya varillere indirsem bile (Allahtan asansor var) hangi varile atacagimi bilmiyorum!  
Yok yok bu koca denilen sey aslinda dusundugunuzden daha faydali...

22 Ağustos 2012

Son aksam sosyallesmesi


J.'nin son aksaminda biz calisirken Pasakcik da bizi yalniz birakmadi :) Siyamlarin cok sosyal olduklarini okumustuk J. ile bir yerlerde, Pasak da buna bir istisna degil. Biz nerede o orada! Su yalnizligimizin ortasinda galiba Pasakcik bizi aile yapan ferdimiz. Gulunc ama gercek :)

Yine bana bekar gunler kaldi!

J. yaklasik iki hafta icin Amerika'ya gitti. Yazdan istifade bir suredir seyahati yoktu, yine basladik iste... Hos gitmese kac yazar, her aksam eve 8'de 9'da geliyor. Ustelik haftasonlari da calisiyor. Beraber birseyler yapmak neredeyse imkansiz. Sen isini-gucunu, arkadaslarini, kariyerini, hayatini sevdigin adam icin birak gel, sonra da onu goreme. Ne buyuk haksizlik...  

Bu kadar arkadasim geldi bari bir tanesi su J.siz iki haftaya denk gelseydi... Yine psikolojim bozulmasa bari..

Nazim Hikmet


Bugun danismanimi ziyarete Gent'e gittim. Daha onceki gidisimde gormemistim; var miydi bilmiyorum ama bugun bolumun girisinde bu koca pano uzerine yazilmis Nazim'in misralarini gordum. Ne guzel!

19 Ağustos 2012

Bayram gelmis neyime...

Aslilar ayrildilar biraz once. El sallarken basladim aglamaya. Cok uzuluyorum... Cok ozluyorum... 

17 Ağustos 2012

Pembe-mavi cinsiyet rolleri



Dun Asli ile Gulhan Paris'e gitti iki gunlugune. Biz de J. ile havanin guzelliginden yararlanalim, biralarimizi da alalim Parc Cinquantenaire'e gidelim dedik. Eh, firsat bu firsat ustune de tam 6 saat suren, parkta baslayip evde biten bir kavga ettik. Iki haftadir bu ani bekliyormusuz!

Bu seferki de yine ana temalarimizdan birisi uzerineydi: temizlik ve isbolumu. Ben genel olarak onun hicbir isi kendiliginden ustlenmemesinden, evislerinin, calismamamdan da kaynakli, ustume yigilmasindan sikayet ediyorum-ki kendisi Turk standartlarinda caliskan bile sayilabilir ama... O ise  benim ona ne yapmasi gerektigi konusunda talimatlar vermem gerektigini soyluyor- beyefendi kendisi nereden bilecekmis neyin ne zaman yapilmasi gerektigini! Bu da beni daha da cildirtiyor- Ne yani, yaptigim yetmiyor bir de onu mu ustleneyim?! Zaten kendimi geleneksel kadinlik rollerine hapsolmus hissediyorum; tek yaptigim done dolasa alisveris, yemek, temizlik yapmak...

Neyse, J. temizlige dair kendi ayrintili takvimini yapmayi onerdi; buna gore kim neyi yapacak kendi kafasina gore bir isbolumu hazirlayacakti. Normalde bu takvim ve yazili liste olayina uyuz oluyorum, bir ailede bence herkes az cok ne gerektigini gorebilmeli ve gordugunu yapmali ama 18 aydan sonra pesettim ve bana uyar dedim tabii ki. Bugun isyerinden bana hazirladigi listeyi atmis. Listede renklendirilmis halde gorevler var ama kimin neyi yapacagi yine belirtilmemis. Renklendirmenin temsili ile ilgili bir not da goremedim. Yine yaptigi isi eksik yaptigini dusunup lahavle cekip aciklamasini istedim. Yok eksik yapmamis. O acikladiktan sonra bana da gayet acik gorundu- nasil olup da anlayamamisim hayret: Pembeyle renklendirilenleri ben yapacakmisim, mavileri de kendisi !

Kadinlik-erkeklik rollerinden ve bunlarin kapanina kisilmaktan sozetmisken ne kadar da uygun dustu degil mi?

Edit: Meger dalga gecmis. Dunku kavganin ve sinir bozuklugunun ardindan  espriyi anlamamisim. Yine de olasilikdisi gelmemisti ama... Neyse...

15 Ağustos 2012

Cicekten halilar sersen de ayaklarimin altina, nafile- Flower Carpet



Bruksel'deki meshur Grand Place her iki senede bir Agustos ayinda cicekten bir haliyla, "flower carpet", susleniyor. Guzel bir tesaduf oldu, Aslilar buradayken dun gece beraber acilis torenine de gittik.  

Flower carpet ozellikle Ghent yoresinde yetistirilen begonyalardan yapiliyormus ve ortalama 750.000 begonya kullaniliyormus! Gecmisini merak edip biraz arastirdim. Aslinda tarihi falan bir gelenek degil. Sadece 1971'den beri yapiliyormus. Hatta bunu ilk yapan mimar, Statuemas, baska buyuk sehirlere de cicekten halilar dosemis. Ama galiba sebatla devam eden tek yer Bruksel. 




Acilis toreninde muzik ve havai fisekler ile isik gosterisi vardi. Bu seneki tema Afrika imis, bu nedenle Afrika ezgileri kullanildi. Bu benim ilk flower carpet deneyimimdi. Genel olarak ne gosteriye ne de haliya bayildim. Ama deneyim deneyimdir iste. 
Bunu da gorduk :)

Istikrarsizlik

Iki haftadir Turkiye'den ziyaretcilerim var. xyzt ile Gorkem ayrildiktan sonra Asli ile kardesi geldi. Canim Asli kardesimdir, hatta daha da otesidir- cok ama cook mutluyum!

Birkac gundur Amsterdam, Brugge vs gezerken haberleri pek takip edemedim. Memleket birbirine girmis! Kacirilan milletvekilleri, oraya buraya saldirilar, tuhaf bir ortam falan. Zaten ne zaman bir hafta gazetelere bakamasam Turk siyasi hayatinda donum noktalarini kaciriyorum! Ulkemizde bir hafta bir asirlik siyasi analiz malzemesi sagliyor resmen! Gundem bu kisacik surede birkac kere degisiyor, sonrasini takip etmekte zorlaniyorum. Zaten gundemi takip ederken de inanilmaz yoruluyorum stresten. Dun gece J.'ye bundan sozediyordum. Beni dinledi ve "Hayatim, iste buna istikrarsizlik deniyor." dedi. 

J. bana ne zaman Isvec gazetelerinden "sansasyonel", Isvec'i birbirine katan haberler okusa ya da siyasi tartismalardan bahsetse dalga gecerim. Dusunsenize, supermarkette yaninda para olmadigi icin, bir bakanin cocuguna devletin is amacli kullanim icin verdigi kredi kartindan cikolata almasi, sonra bunu geri odedigi halde,  bu ulkede skandala yolacabiliyor ve bakan istifa ettiriliyor! Ya da ne bileyim bu insanlar olu sayilarinin degil de daglardaki kurtlarin (yok, saka yapmiyorum, gercekten) istatistiklerini tutup yayinliyor gazetelerde. 

Dusunmeden edemiyorum: Acaba bizim de Isvec'teki gibi daglardaki kurt sayisinin istatistiklerini tutup, gazetelerde bunlari yayinlayacak kadar sakin bir hayatimiz olsa nasil olurdu? 

J. ile ben gece ile gunduz kadar farkliyiz. Bari ulkelerimiz biraz olsun benzeseydi... 

6 Ağustos 2012

Resmen Doktora Ogrencisi!


Sonunda usenmeyi birakip gidip kaydimi yaptirdim! Artik, resmen, bir gocmen-bir issiz-bir ev kadini degil, Belcika'da Ortadogu uzerine doktora yapan bir ogrenciyim.

Burada doktoraya kabul almak nispeten kolay-en azindan benim Ghent Universitesi'ndeki deneyimim oyle oldu. Hocami buldum, arastirma konumu belirledik, bir arastirma onerisi (onerimsi) hazirladim et voila! Kolayliklardan bir digeri de Turkiye'den farkli olarak burada senenin herhangi bir zamaninda doktoraniza baslayabiliyorsunuz- tabii hocanizla anlasmak suretiyle- Eylul ya da Subat'i beklemek zorunda degilsiniz. Biz mesela 16 Agustos'u belirledik tarih olarak. Yani aslinda haftaya baslamam lazim ama hocama yazayim bir agzini arayayim diyorum- Eylul'e atsak hic fena olmaz sanki; simdiden tembelligim tuttu :)

Gent Universitesi Flaman bolgesinde oldugundan, taksi soforlerinden sokakta yol tarifi aldiginiz genclere, herkes Ingilizce konusabiliyor. Bu, bugunku islerimi oldukca kolaylastirdi. Ama yine de sonucta Belcikalilar iste: Neymis bugun iki haftalik okul tatilinden dondukleri icin sistemleri calismiyormus, bilgisayar karti tatil donusu okuyamamis (nedense artik!), ay pardon beni bir-degil-iki-kere yanlis yonlendirmisler cunku-onu-gormemis-bunu-iki-haftada-unutmuslar falan filan. Ben tatilde kafa bosaltmak diye buna derim iste! Kiskandim walla! Is yapmaya gelince bu Belcikalilara bir haller oluyor. Neyse, yine de Flamanlar Walonlardan kat be kat iyi oldugu icin kolaylikla affedip guleryuzumu kaybetmedim. En azindan Walonlar gibi hata yapip ya da isi savsaklayip ustune hem suclu hem guclu bir de size bagirmiyorlar. Buna da sukur.

Bir de kuyruklarda bol bol anne-ogul, anne-baba-kiz ya da baba-kiz kombinasyonlari gordum. Universiteye ilk kayit icin gelen ogrencilerin anne-babalariyla gelmeleri burada da gecerli anlasilan. Bana nedense oldukca ilginc geldi.

Kayit yaptiran ogrencilere yukaridaki resimde gordugunuz renkli kalem seti hediye edildi- essek kadar olmus bana da tabii :) Oldukca sevimli bir jest bence. Keske bizimkiler de boyle "renkli" karsilasalar ogrencilerini.

Uzerinde yazani google translate ile cevirdim cunku Flamanca'nin F'sinden anlamiyorum. 

"De pen is maar zo scherp als de geest die hem hanteert." Durf Denken

Google translate'ten pek anlasilmiyor ama soyle birsey olabilir: "Kalem onu kullanan zihin kadar keskindir. Dusunme cesareti gosterin." Ama birini bulup sormak lazim. Flamanca konusan pek tanidigim da yok ama bir bakinayim bakalim. 

Belcika'da onlenemez yukselisim suruyor! Beni izlemeye devam edin :p

5 Ağustos 2012

Gunesli bir Pazar gununde Charli Boulangerie



Evli olmanin en guzel yanlarindan birisi sabah uyandiginizda "Acaba bu sabah kahvaltiyi disarida mi yapsak? Charli diye bir yeri methetmislerdi..." demek icin kimseye telefon acip  planlama zahmetine girmenize gerek olmamasi! 30 yasina gelip de hala anne-babasiyla yasayan tosuncuklardan degilseniz tabii... Hava bugun (Belcika standartlarinda) o kadar gunesli, ilik ve guzeldi ki xyzt ve Gorkem Luxembourg yollarina duserken biz de Sainte Katherine'deki Charli'ye gitmeye karar verdik- bu tur guzel fikirlerin bir kocadan cikabilecegi fikrine kapilacak kadar naif degilsinizdir umarim! Herneyse... Charli burada bilinen ve begenilen firin-pastanelerden. Kucucuk, sempatik bir yer. Urunlerinin lezzeti yanisira, herseyi gozunuzun onunde hazirlayip pisirmeleri bu mekani pek cok kisi icin ozel kilan seylerden birisi- firinlari, cafe ile icice. Tabii firin kulturunden gelen biz Turkler icin bu cok enteresan olmasa da Avrupa'da buna pek rastlayamiyorsunuz. Hem zaten bizim firinlarda da oturup atistiracaginiz masalar yok genelde- yanlis mi hatirliyorum?


Charli'yi benim gozumde daha da ozel kilan normalde kruvasan saati gectigi halde baska birsey yiyemedigim icin hizmet-odakli-ve-esnek-davranabilecek-kadar-Belcikali-olmayip bana o leziz kruvasanlarindan servis etmeleri. Bununla kalsa! Ayni zamanda personel nazik ve guleryuzlu. Fransizca ve Flamanca yanisira Ingilizce konusuyorlar. Bu soylediklerim size gayet normal gelebilir ama Belcika'da, ozellikle Fransizca konusulan bolgelerde, hizmet sektoru genel olarak bir felaket. Guleryuzu, musteri memnuniyetini biraktim azarlanmadan o restauranttan ayrilirsaniz kendinizi sansli sayin, o kadar yani! Uzun lafin kisasi, Charli'den gayet mutlu ayrildik. Ayrilirken de o guzelim tahilli bagetlerden birini almayi da ihmal etmedik. Yolu Bruksel'e dusen herkese tavsiye edilir- ozellikle de kruvasanin yaninda kahve degil de benim gibi cay tercih eden klasiklerdenseniz!

4 Ağustos 2012

Turkiye vizesi

Yer: Bruksel Havaalani, Check-in Kontuari

Tarih: 23 Temmuz 2012

Sahne: Acik her iki kontuar da Dalaman Havaalani'na gidecek olan ucak icin check-in sirasinda olan yuzlerce Belcika vatandasi tarafindan cevrelenmis. 

Gorevli: Pasaportlar lutfen?
Biz: Buyurun

Gorevli J.'nin Danimarka benim Turk pasaportumu alip bilgisayarda islemi gerceklestirmeye baslar. O sirada aklina gelir ve bana doner:

Gorevli: Sizin vizeniz var mi?
Ben: Ben Turkiye'ye giden bir Turk vatandasiyim!?

Illa birinin vizeye ihtiyaci varsa, bunun bir Belcikali ya da Danimarkali olacak hali yok herhalde! :)

Tipik Turkler, Gercek Turkiye



Bu da otelimizden bir tur reklami- Uzerinde Diana Travel adli bir Turk firma tarafindan organize edildigi yaziyor.

Aynen ceviriyorum:

"Kacirmayin- TIPIK TURKLER
"Gercek" Turkiye'yi sadece bir gunde kesfedin! Camiyi ziyaret edin, okula gidin, ilk Turkce kelimelerinizi ogrenin ve tipik bir Turk evinde bir bardak cay icin. Hali dugumleme sanatini kesfedin."

Bu resimdeki tipik Turk, tarif edilen gercek Turkiye ise ben neyim acaba? 

Peki ya siz? 

PS: Sagdaki diyeni vururum :p

Hem bedene hem feminist zihinlere



Bugunlerde canim arkadasim xyzt'nin ziyareti ile parliyorum! Iki gundur gece-gunduz disaridaydik. Bugun onu ve Gorkem'i kendi hallerine biraktim- aslinda her yerim tutuldu, dizlerim tutmuyor da kactim demek daha dogru olur! Bu evlilik beni cok yipratti, cook! 

Henuz bu ziyaretle ilgili pek birsey yazmayacagim cunku hala tatilimle ilgili yazmak istediklerim var. Bir-iki ufak tefek sey iste. Uzun surmez, soz ;)

Bu yaz, yine gelenegimi bozmadim ve plajda Elif Safak okudum- Murakami'yi ilk gun zaten bitirmistim. Bu seferki Bit Palas idi. Aslinda ben biraz tersten baslamistim onun romanlarina ve kafama gore daginik gittim. Onun icin giderek daha da az sevdim yazdiklarini- mesela Baba ve Pic'ten aldigim tadi Ask'tan, Ask'tan aldigim tadi Iskender'den alamadim- bir "azalan marjinal fayda" egrisi izledi sanki romanlarina olan ilgim... Ama Bit Palas yazdigi son romanlarina hic benzemiyor. Ilk romanlarindan olan bu kitabin hem dilinden hem oykusunden buyuk keyif aldim. Uzun zamandir okudugum en guzel kitaplardan biriydi. Kesinlikle tavsiye ederim. 

Bit Palas'a Oludeniz sicakliklarina karsi Avene- Thermal Water Spray eslik etti. Hemen bununla ilgili, dayanamiyorum, bir not dusecegim- Avene'in bu termal su spreyi denizde, yolculukta, agda sonrasi, yaniklarda ve alerjik durumlarda serinletici ve yatistirici etkisi oldugu iddiasi ile pazarlaniyor. Cildinize mesela ucuslarda ya da plajda gunes altinda nem sagliyor. Ben de gercekten serinletici bir etkisi oldugunu kabul ediyorum. Ama yine de... hani cok param var nereye sacsam acaba diye dusunuyorsaniz bu urun tam size gore! Yoksa gidin yuzunuze iki su carpin derim.

PS: Yok, ben paralarimdan bunalip da almis degilim bu urunu; Avrupa Parlamentosu sagolsun, onlarin hediyesi-tabii en cok da AP karti almami saglayan "beyim" sagolsun! Bunu da sonra anlatirim ;)

Pasak Alisverisi


Bakin bize Markafoni'den bir Pasak'cik geldi :)))